• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • http://facebook.com/hsnrtky
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05366735666
  • https://twitter.com/hsnrtky
  • https://www.instagram.com/hsnrtky
  • https://www.youtube.com/Hasan ORTAKAYA
Üyelik Girişi
Site Haritası
BİR GEMİ SU ALIRSA

BİR GEMİ SU ALIRSA!

Dünya, tüm insanlığın yolculuk yaptığı bir gemidir. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” sözü de bu beyandadır. Yolculuk süresince limanlardan kâh yolcu alınır, kâh indirilir. Yahya Kemal’in sessiz gemi şiirindeki:

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” mısraları gibi belki her birimiz birer gemi veya birer yolcuyuz.

İnsanlığın, üzerinde yol aldığı gemi bir tek tanedir. Maalesef uzayda başka gemilerimiz bulunmuyor ki biri batarsa diğerine geçelim.

Peygamberimiz de aynı konu üzerinde insanlığın yol haritasını bir gemi yolculuğuna benzeterek: “Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kura çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin güvertesine, bir kısmı da mahzene yerleşmişlerdi. Mahzendekiler su almak istediklerinde güvertede bulunanların yanından geçiyorlardı. Bir zaman sonra mahzendekiler: “Hissemize düşen yerden bir delik açsak da su alsak, üsttekilere eziyet vermemiş oluruz” dediler. Şayet üsttekiler, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar, helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse hem kendileri kurtulur hem de onları kurtarmış olurlar.” [1]

Mesele bu kadar açık iken yine de ısrarla geminin dibini delmeye çalışanlar var. Gemiyi biraz özelleştirip ülkemiz, dinimiz, kültürümüz ve kimliğimiz üzerine yorumlayacak olursak, bizim gemimiz hangi durumlarda su alır?

Kutsal din, tartışma konusu edilirse gemi su alıyor demektir.

Allah’ın hâkimiyeti, çeşitli akımlarla farklı sahalarda tartışılıyorsa gemi su alıyor demektir.

Açıkça işlenen haramlara ses çıkarılmayan bir toplumda, gemi su alıyor demektir.

İslam ülkelerinde, gayri Müslimlerin sözleri geçerli oluyorsa gemi su alıyor demektir.

Müslümanların, diğer milletlerin yaşam tarzlarına bir eğilimi söz konusu ise, özenti ve taklitçilik ülkeye yayılmış ise gemi su alıyor demektir.

Aile yapısında çözülmeler, ekonomide haram yatırımlar, ibadetlerde gevşeklik, vatana ihanet, kutsal değerlere saygısızlık, dünyevi değerlerin ön plânda tutulması, bencillik ve vurdumduymazlık gibi durumların sosyal sahaya yayılması ve kabul görmesi, geminin su aldığını göstermektedir.

Su boğar, ateş yakar… İkisi de aynı bedduadır. Suya düşen ateşi, ateşe düşen suyu tercih eder mi? Yangın çıkınca sele kapılmayı kim tercih eder ki? Sele kapılmak, ateşte yanmaktan daha mı iyi?

GÜVERTENİN SESSİZ YOLCULARI

Bir gemi tabandan deliniyor ve güvertede bulunanlar ses çıkarmıyorsa ortada ciddi meselelerden bahsedilmelidir. Mutlak surette ses çıkarmayanlar menfaatlerinin kulu olduklarındandır ve nemelazımcılık ağır basmaktadır.

Güverteye torpille gelenler, ses çıkaramazlar.

Mahzendekilerle, arayı bozmamak için ses çıkarmazlar.

Sorumluluğu hep başkasına yükleyenler, ses çıkarmazlar.

Mevcut konumunu, tehlikeye sokmamak için ses çıkarmazlar.

Gemiye bindikleri halde, geminin farkında olmayanlar ses çıkarmazlar.

Anı yaşayan insanlar, manzaradan ödün vermemek için ses çıkarmazlar.

Mahzende bulunanlar, amir veya bürokrat sınıfında olursa ses çıkarmazlar.

Mahzendekilerin, güçlü edebiyat ve yaldızlı sözlerine aldananlar ses çıkarmazlar.

Dünya bir gemidir, bizler de yolcuları… dünyaya kötü davranırsak uzay denizinde biz batarız.

Ülkemiz bir gemidir… Ona kötü davranırsak biz batarız.

İnsanlar bindikleri gemiyi nelerin batıracağını hesaplamıyor.

Bir gemi denizde, diğer gemi de karada batıyor.

Yüreklerin yandığı, insanlığın kandığı ve bir geminin daha battığı susuz deniz. Basra…

Basralı bir bilge, yanık yüreğinden çıkan dizelerle şöyle sesleniyor:

“Bu zulüm yerde kalmaz, yemin olsun ki asra,

Gable mevt’ül insaniyeh, ba’del harab’ül Basra” Kimsenin kimseyle ilgilenmediği bir yer vardı.

İnsanlık oradan da ıraktı.

Bir yoksul, aç karnını doyurmak için kapıları çalıyordu.

Mamalarında kalite yarıştıran Basralılar,

Aç kalan Basralı’ya değer vermemişlerdi, kedileri/köpekleri kadar…

Aç ve çaresiz dolaşırken,

Derdini konu komşuya anlatırken,

Bir kasap, bir parça çiğ et atmıştı önüne,

Almıştı çiğ eti garibim, indirememişti midesine,

Ya eti pişirecek ya da ölecekti açlıktan.

Bir parça ateş istedi sağındaki solundaki komşudan. Yüreği yanık adama kimse ateş vermemişti,

“Hadi oradan, git işine pis fakir” demişti.

Allah'a ısmarlamaktan başka çare kalmadı,

El açıp: “Allah’ım bir parça ateş!” diye yalvardı.

Adamın, duası biter bitmez,

Füzeler düşüverdi ardı arkası kesilmez

Basra yangın yerine dönmüştü,

Ne ki merhamet orada da sönmüştü. Basralılar sağa sola koşuşurken, Yoksul adamı gördüler aniden.

Garibim küçük bir ateş bulmuş etini pişiriyordu,

Ona ateş vermeyenler şöyle diyordu:

“Bakıyoruz ateşi buldun sonunda,”

Evet, insanlık öldükten ve Basra harap olduktan sonra…

Gable mevt’ül insaniyeh, ba’del harab’ül Basra…

Merhamet ve iyilikte birbirleriyle yarışan bir geçmişin, geleceğe olan umutlarıydık. Ne oldu bizlere, aramıza neler girdi? Neydi insanlığın derdi? Şimdi lime lime koptuk. Komşusu aç iken tok yatamayan bir eğitimden geçmiştik hani!

sİYONİZM'İN aMENTÜSÜ KİTABIMIZDAN

siyonizmin amentusu (ortakaya.net)

[1] Buhari, Şirket 6 Şehadet 30 / Tirmizi, Fiten 12

  
128 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Hava Durumu
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam60
Toplam Ziyaret363011
KİTAPLAR

                     MİNİK TRADERDS                                                                                SİYONİZM'İN AMENTÜSÜ